Anne-baba-çocuk
arasında duran kişi olmanın iyi gelen ve zorlayan yanları üzerine bir yazı bu…
Nerden çıktı derseniz uzun süredir (bu işi yaptığımdan beri diyelimJ)
kafamı kurcalıyor zaten. İnsanlar gelip size çocukları hakkında danışıyor;
dinliyorsunuz, değerlendiriyorsunuz ve “çocuklarını” onlara anlatıyorsunuz…
Aslında yazarken tekrar
fark ediyorum ki ne kadar zor bir süreç anne-baba için… “Dış kapının mandalı”
gelip çocuğunuzda bu var şu var diye konuşuyor karşınızda… Bunu şöyle yapın,
bunu yapmayın, bunu yapmadığınız için bu olmuş vıdı vıdı… Siz uzman olarak ne
kadar “empatik”, ne kadar “yapıcı”, “suçlamadan” vs. söyleseniz de haliyle
dokunuyor, dokunmaz mı… İlk sorgulanan belki de ebeveynlik becerileri oluyor.
Kimi aile bunu direk soruyor kimisi bir takım dolaylı yollardan veriyor o
mesajı size… İşte bu noktada aile için zor bir karar verme zamanı: sisteme
yabancı birini almalı mı?
Bir ailenin, bir
çocuğun hayatına hem dışarıdan hem içeriden bakmaya çalışmak zor, dikkat
gerektiren, hassas bir iş… Sanırım en çok dikkat edilmesi gereken nokta
“danışmaya gelen çocuğun sizin çocuğunuz olmadığını” hep aklınızda tutmak… Ne
çok sahiplenmek ne de çok uzak durmak… Dinlemek ama yargılamamak, eğriyi
doğruyu görmek ama suçlamamak…
Zor oluyor… Ama
imkânsız değil… Bu zamana kadar fark ettiğim şey ne zaman hem ailenin hem de
çocuğun yanında durduğunuzu tam olarak hissettirirseniz; “ahaaa sizi yakaladım,
bu çok yanlış” değil de “bu, probleme yol açabilir, bunu sizin sisteminizde
sizinle beraber nasıl irdeleriz/çözeriz” derseniz; hem mesafeli hem de yakın
olabilirseniz yani “tepeden bakan uzman” değil “aynı seviyede duran ama hem dışarıdan
hem de uzman gözlüğüyle bakabilen” olmak daha kabul edilir oluyorsunuz…
Bu aslında “kendi
duygularınızı işin içine karıştırmadan”, “duygularınızı dinlemek” gibi bir şey
sanırım…
Çok da anlatılmıyor
aslında anne-baba-çocuk arasında kendi insaniyetinizi/özünüzü kaybetmeden uzman
gözlükleriyle bakabilmek zor iş; çünkü durduğunuz yer “araf” gibi bir yer:
doktor değilsin incele, tanıyı koy, ilacı yaz; öğretmen değilsin anlatıp,
öğreteceğin somut şeyler sınırlı; arkadaş değilsin mesafe olmadan objektivite
olmuyor… Bu da bu işin dilemması sanırım…
Ha tabi ki bu yazıyı
ben bunu çok iyi yapıyorum diye yazmadım, haşaaa!!!Tabi ki burada yazmadığım
eksik gedik başka pek çok unsur var. Zaten bu yazı ne bir ders, ne bir öneri,
ne de bilgilendirme… Sadece bu hep aklımın içindeki “uzman kurdu”: nerde
durduğumu bilememek değil, dengede durmaya çalışmak…